Dünün Hikayesi -6- , Bir Adım Daha -2-, Mecburi istikamet -2- (23.04.2023)

Evet, bir haftadır yazı yazamıyorum. Kendimi suçlu da hissediyorum ama vakit de bulamıyorum. E tabi bazı gelişmeler oldu bu süreçte.

Öncelikle söylemeliyim ki verimli bir hafta geçirdim. Sınavlarım bitti. Atatürk Üniversitesi sonuçları açıkladı. Şimdilik puanlarım gayet iyi ama önemli olan finaller tabi ki. Anadolu Üniversitesi henüz sonuç açıklamadı ama beklemedeyim. Ne yalan söyleyeyim sınavlar bence zordu, ama alanla ilgilendiğim kadarıyla hiç çalışmadan az bir bilgiyle de ortalama bir puan yapabilirmişim hissi de verdi.  Çünkü çalışamadım. Depremden bu yana bir orda bir burda. Kaldığımız yerde bir yük oluşturunca haliyle ona göre bambaşka sorumluluklar hasıl oluyor. Ayrıca Karamel Bey’in ailesini umreye uğurladık. Ramazan bayramının birinci  günü Gaziantep’ten direk Suudi Arabistan’a uçtular. Yoğun bir haftaydı. Çünkü Yavru 26 oldu. Çünkü bize bayramın ilk günü bizi çok mutlu eden o haber geldi. Karamel Bey’le Katar konteynerlerinden bir konteynerimiz oldu. Dün gidip baktık. Beklediğimize göre küçük, beklediğimize göre çok güzel. Bugün sabah gidip temizlik yapmayı, ardından yerleşmeyi düşünüyoruz. Bu hafta Karamel Bey izinli ve haftasonu sınavları var. O yüzden bu haftayı da verimli geçirmeliyiz. (Yeri gelmişken bir ayrıntı geçeyim; Karamel Bey, İstanbul Üniversitesi’nde Tarih 1.sınıf öğrencisi) Benim de bu süreçte finallere çalışmam lazım çünkü aşağı yukarı 1 ay gibi bir süre kaldı sınavlara. Sonra Acil Durum ve Afet Yönetimi mezuniyeti ve İktisat son sınıf heyecanını beraber yaşamak gibi masumane hedeflerim var.

Bu hafta öğrendiğim yeni şey site kurulum aşaması. Kendimi en çok tebrik ettiğim hayati gelişmelerimden biri bu esasen. Bir adım daha kısmı da bununla ilgili aslında. Udemy’de WordPress ve Seo eğitimleri satın aldım. Çalışmak için sabırsızlanıyorum. Tamamlamam ve katılmam gereken daha nice eğitime yenilerini eklediğim için mutluyum. Her şeye rağmen devam edebilme gücümü kutluyorum. Bunu depresyon tedavimdeki en önemli adımlardan biri olarak görüyorum. Ha bir de bu konu var. Burada henüz hayat tamamen normale dönemediği için 3 aydır doktora gidemiyorum. Ama iyiyim.

Yeniden dış görünüşüme emek harcayacak enerjiyi kendimde buluyorum, bir gün öleceğim diyerek yapmayı düşünmediğim alışverişleri, bunları hak ediyorum diyerek gerçekleştiriyorum. Ruj, rimel, 10 tane oje, saç boyası(koyu kumral) aldım. Hatta uygulamaya da geçtim. Lüks adlettiğim temel gereksinim eşyaları satın alıyorum, konteynerde kullanmak üzere. Yeniden tutunmam gereken son birkaç önemli şey kaldı. Spor, beslenme ve dil öğrenme.

Hayatımdaki en iyi haftayı yaşamak üzere yeni haftaya adımımı atıyorum. Umarım bu hafta ‘yeniden tutunmam gereken son birkaç önemli şey’i gerçeğe dönüştürdüğüm bir hafta olur. Sonra mı? Yaşayıp göreceğiz. Erken karar vermek iyi bir hastalık değil.

Dünün Hikayesi -5- (16.04.2023)

Yavru’nun doğum gününe son 3 gün kalmış. Ben sanki halen mart ayında yaşıyorum. Pasta yapacağız. O, 26 olacak.

Aslan Bey de iki gün önce araba modelini yükseltmiş. Gri, Peugeot 407. Ben çok beğendim şahsen. Ama umarım daha iyisi olur onun için.

Bunun dışında hayatımdaki diğer yenilik de gece ki deprem oldu. Tek hamlede sanki evin altından yumruk vurur gibi irkiltip uyandırdı beni derin uykumdan. Maşa Hanım da beni ve Karamel Bey’i aramış merak edip. Onların bulunduğu yer Maraş’ta sanırım adı Divanlı olan bir mahalleydi ve merkez üssü de Dulkadiroğlu olunca 5-10 sn kadar sürmüş deprem. 7.8 lik gibi sürecek diye korkmuş bir hayli. Ama çok şükür ki, artık bu bölgede öyle bir risk söz konusu değil, bir 400-500 yıl kadar daha.

Bugün güzel yemekler yaptım. Sebze çorbası, biber dolma, elmalı kek, yeşil fasulye(bunu annem yaptı). Bayramın gelmesine günler kaldı ve bizim halen Karamel Bey’in ailesinin evinde kalmış az bir eşyamı var. Onları da önümüzdeki günlerde gidip almayı planlıyoruz.

Bugün ki 3 sınavım da dünkü sınavlar gibi biraz iyi biraz kötü geçti. Benim açımdansa olabileceğinin en iyisi bu olurdu sanırım, doğru dürüst çalışma olmadan. Geriye son 1 sınav kaldı. Vizeler bitmeden finallerin derdine düştüm.

Konteynerdan haber bekliyoruz halen. Bakalım bu süreç bize neler öğretecek? Büyük bir merakla bekliyoruz.

Dünün Hikayesi -4- (15.04.2023)

Annemlere geldim erkenden. Henüz herkes uyuyordu. Karamel Bey, 8 numaralı hatta çalışıyor ve sabah işe geçerken bıraktı beni de. 3 sınav bugün, 3 sınav yarın. Bu anlamda yoğun bir gün. Biraz zor biraz kolay ama keyifli bir sınav deneyimi oldu benim için. Yorucu günün ardından yeğeni Maşa Hanım ve eşi Koca Ayı ile buluşacağız diye sözleşmiş, Karamel Bey. Buluştuk ve birkaç küçük işimizi halledip, üç beş lafın belini kırıp evimize döndük. Karamel Bey için bir hayli yorucu bir gündü bugün de. O yüzden hemencecik sızıverdi. Ben mi? Ben de napayım. Sızmayı bekliyorum.

Dünün Hikayesi -3- (14.04.2023)

Dün bizim için ruhen ve bedenen yorucu bir gündü esasen. Geriye kalan bir oda gelmez siyah poşetlere ve karton kolilere doldurulmuş eşyalarımızı, annemlerin geçici süreliğine kaldığı evin çatı katına taşıdık Karamel Bey ile.

Karamela Bey için yorucu bir çalışma haftası oluyor. İzinsiz, bir hafta boyunca ve başlangıcından itibaren bugüne üç günün ikisi nöbet çalışmayla geçmiş vaziyette. Tek erken is bitiminin olduğu bugün vardı bize en uygun gelen, onda da dinlenmesine fırsat kalmasını geçtim, misliyle yoruldu. 4. kattan eşyaları taşımak bir hayli zor. Ama hep şuna inanırım, hayattan çok bize sınav olan şey, insanlar gerçekten. Birkaç sefer yapmamızı gerektiren ve çok eşya yüklemeye cesaret edemediğimiz asansör trafiğine apartman yöneticisi tarafından son verildi. İnsanların, özellikle bu felaketi yakinen yaşamış olanların bu kötülüğüne ben zerre kadar anlam veremiyorum. Herhalde en çok üzüldüğüm şeylerden biri bu oldu. Çünkü hiç uyarı yapmadan direk asansörün elektriğini kesti.

Biz asansörde kalmadık. Bunu tahmin ettiğimiz için kıyafet ve battaniye olan poşetleri ben 4. Kattan aşağı atmak zorunda hissettim. Çünkü iki kişinin defalarca 4 katı inip çıkabilmesi nereye kadar mümkün bilemiyorum. Alabildiğimiz kitap ve tabak vs kolilerini de asansörle 3 seferde indirdik. Benim kalbimi insanların insafsızlığı kadar yoran bir şey yok. Kim ister ki geriye kalan üç beş paket yükü de sırtlanıp, ordan oraya, istenmedikçe sürüklenmeyi?

Bu anlamda üzücü bir gün olmasına karşın, fikren rahatlamış hissediyorum kendimi. O yüzden ağrıyan her bir eklemime rağmen rahat bir uyku çekmeyi hak ettiğim bir gün oldu.

Hayat bu kadarla sınırlı değil, ama bu kadarla sınırlı gibi hissettiriyor bazen.

Dünün Hikayesi -2- (13.04.2023)

Kulağımda Nova Norda-Pelin şarkısı… Depresif ruh halimi yatıştırmak için nihayet müziğe yönelebildim.

Dün benim için blog açmanın verdiği heyecanla biraz uykusuz, biraz uykulu bir gün oldu esasen. Onun dışında genellikle odamda zaman geçiriyorum. Karamel Bey dün yine nöbetçiydi. O yanımda yokken onun varlığını çok özlüyorum. Özlemenin, tebessüm ettiren huzurlu tarafını, hayatımda hiç bu kadar sevinçle karşıladığım bir dönem olmamıştı sanırım. 50 bin kişinin hayatını dakikalar içinde kaybettiği bir afetten, sevdiklerime maddiyat harici zarar gelmemiş olmasına şükretmek çok vicdansız hissettiriyor bana. Yine de sevdiklerimin uyanamadığı bir dünyaya uyanmak istemezdim. Bu benim için hiç katlanılabilir gelmiyor. Bir gün olacaksa bile o günün 6 şubat olmamış olması tek tesellim.

Tanımadığım herkesin varlığını bile o kadar çok özledim ki. Ailemin doğduğu şehir Maraş, benim doğduğum şehir Hatay’ın tedirgin, mutsuz, anlamsız sessizlik sesi içimi halen ürpertiyor.

“Bir an delirmedim de belki karardım”

Geriye kalmış olmak mı daha iyidir bu durumda deseler, sanırım cevabım “hayır”. İnsanlık, tarihinin birçok döneminde doğa tarafından sınanmış, bu bana katlanılabilir gelirken, insanlar tarafından sınanmak çok ağırıma gidiyor. Bu yüzden cevabım HAYIR. Geriye kalmış olmak, artık yalnızca geriye kalan herkese yardım etmek ve destek olmaktan öteye gidemiyor. Umursamaz, görmezden gelerek yaşamak imkansız.

Tuzla buz olanlar duvarlar gibi durabilir ama değildi. Bize dair her şey tuzla buz oldu. Anılarını anlatırken bahsettiğin “arçelik durağı” şuan tanınmaz halde. Bu konuda çok ciddiyim. Maraş’ın merkezinde olduğunuzu anlamanızın tek yolu belediyenin yerine göre varsayımda bulunmak. Yine de bu kadar küçük müymüş o mesafe diye düşünmeden edemiyorum ve durağın yerini tam tespitte halen zorlanıyorum. Bunu görerek yaşamak da ayrı bir dert şüphesiz. Yine de görmeden yaşamak kadar ürpertmiyor içimi.

Mecburi istikamet -1-

  • 9 nisan 2023 : Türkiye Ekonomisi
    Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkileri
    İktisadi Büyüme
  • 11 nisan 2023 : Doğal Afetler ve Afet Yönetimi
  • 14 nisan 2023: Yanma ve Yangın
  • 15 nisan 2023: Olay Yönetim Sistemi
    Uluslararası İktisat Politikası
    Ekonometrinin Temelleri
  • 16 nisan 2023:Afetlerde Risk ve Kriz Yönetimi
    Doğal Kaynaklar ve Çevre Ekonomisi
    Ekonominin Güncel Sorunları
  • 17 nisan 2023:Ekip Çalışması ve Liderlik



    Atatürk Üniversitesi, Acil durum ve afet yönetimi, 4.Dönem
    Anadolu Üniversitesi, İktisat, 6.-8. Dönem
    vize sınav takvimi.

Dünün hikayesi -1- (12.04.2023)

Önceki 3 gün annemlerdeydik. Evde bazı şeyler yolunda gitmiyor. Depremin üzerinden 2 aydan fazla geçti. Ve ben sanki herkese borcum var gibi, bir an düşürmemek için gardımı kendimi paramparça etmeyi aldım yine göze.

Önceki günlerin hatta belki de ayların hikayesi ağır hasar aldı. O süreci minimal düzeyde kaydetme fırsatlarım oldu teknolojik ajandalara. Son bir ayımızda eşimin ailesinin evinde kalıyoruz. Zaman zaman kaçıp gitmek hissi düşüyor ikimizin de gözpınarlarına. Görüyoruz. Yine de sonraki sayfaya geçmeye mecbur kalıyoruz. Hayat işte. Akıyor öyle ya da böyle. Yine de cesaret ettikçe not almak gibi niyetlerim var buraya tespiti ağır, duygusu yıkık hikayeleri. Bilemiyorum, bir gün gelir mi o cesaret bana?

Ben yine de bu seneye girerken kendime verdiğim sözü tutmaya yeni bir adım attım dün. Uzun yıllardır içimden gelen blog yazma isteği -aslında herhangi bir şey yazma isteği- dün perçinlendi. Yine aynı yere gelecek konu. Ama insan dip denilen yeri görünce yaşam okyanusuna korkusuz atlamaya başlıyor. Bu süreç nasıl gelişir diye çok plan yapan ben, pat diye alelade açıverdim bu blogu. Çok eleştiririm kendimi. Çok düzeltirim her dağınıklığımı. Bu sene kendime verdiğim sözlerden biri de bu aslında. Olduğu gibi doğalında kaydetmek istiyorum hislerimi. Zor kısmı da bu ya. Yine de başlangıç iki ay beş gün boyunca video olarak başladığım bu yolculuk nihayetinde yazıya dökülmeye meyillendi.

Aslında, benim anlatmaya ihtiyacım var. Başım ağrıyor, uyuyamıyorum, dertleşmeyince. O yüzden ne var ne yoksa döküp, temizleme isteği düşmüyor yakamdan. Ertesi güne duygusuz başlamak, yine de umutlu olmak arzusu çeliyor fikrimi. Dökeceğim.

Sevgilim bana benden daha çok inanıyor. Şuanda kasvetli görünen bu satırlar, bir zaman sonra nice umutları doğurduğumuz zamanların gebelik sürecine dönüşüyor. O yüzden ben de sevgilime inanıyorum. Güzel olmasa da hiçbir şey, güzel bakmayı hiç bırakmayacağım o ilk gün bugün Sevgilim…

Alıntı

Asaf Halet Çelebi – Kedi

tavan arasına kaçan çocuk

erik ağacından görünen göğü düşünür

akşamın acısı içine çökünce

uyur

benim küçük bir kedim vardı

ahmak bir ayak ezdi

benim en güzel çocukluğumu

ahmak bir ayak ezdi

ağaçların arasında unutulan çocuk

yapraklarda güneşi görür

ve hareli denizlerde gezdiği günü düşünür

küçük kedim bana sürün

kediler ağlamaz

çöp tenekelerinde ölür

sıska kediler

damlardan çok mezbelelerde görünür

küçük kedim

molozlu sokakların ağır uykusunda gerin

bilirim ki sen bu çöplükten değilsin

benim gibi garipsin

ikimizin de unuttuğumuz

kuşları bol

ağaçları bol bahçelerdensin

koca duyarlı sokaklarda sıkılmışsın

ve canından bıkmışsın.