Dün bizim için ruhen ve bedenen yorucu bir gündü esasen. Geriye kalan bir oda gelmez siyah poşetlere ve karton kolilere doldurulmuş eşyalarımızı, annemlerin geçici süreliğine kaldığı evin çatı katına taşıdık Karamel Bey ile.
Karamela Bey için yorucu bir çalışma haftası oluyor. İzinsiz, bir hafta boyunca ve başlangıcından itibaren bugüne üç günün ikisi nöbet çalışmayla geçmiş vaziyette. Tek erken is bitiminin olduğu bugün vardı bize en uygun gelen, onda da dinlenmesine fırsat kalmasını geçtim, misliyle yoruldu. 4. kattan eşyaları taşımak bir hayli zor. Ama hep şuna inanırım, hayattan çok bize sınav olan şey, insanlar gerçekten. Birkaç sefer yapmamızı gerektiren ve çok eşya yüklemeye cesaret edemediğimiz asansör trafiğine apartman yöneticisi tarafından son verildi. İnsanların, özellikle bu felaketi yakinen yaşamış olanların bu kötülüğüne ben zerre kadar anlam veremiyorum. Herhalde en çok üzüldüğüm şeylerden biri bu oldu. Çünkü hiç uyarı yapmadan direk asansörün elektriğini kesti.
Biz asansörde kalmadık. Bunu tahmin ettiğimiz için kıyafet ve battaniye olan poşetleri ben 4. Kattan aşağı atmak zorunda hissettim. Çünkü iki kişinin defalarca 4 katı inip çıkabilmesi nereye kadar mümkün bilemiyorum. Alabildiğimiz kitap ve tabak vs kolilerini de asansörle 3 seferde indirdik. Benim kalbimi insanların insafsızlığı kadar yoran bir şey yok. Kim ister ki geriye kalan üç beş paket yükü de sırtlanıp, ordan oraya, istenmedikçe sürüklenmeyi?
Bu anlamda üzücü bir gün olmasına karşın, fikren rahatlamış hissediyorum kendimi. O yüzden ağrıyan her bir eklemime rağmen rahat bir uyku çekmeyi hak ettiğim bir gün oldu.
Hayat bu kadarla sınırlı değil, ama bu kadarla sınırlı gibi hissettiriyor bazen.